Döküman Arşivi Kıssadan Hisseler Koca Karı ileHz.Ömer


 Üye Girişi
Kullanıcı Adı
Şifre Şifrenizi hatırlamıyorsanız Burayı Tıklayınız.
[Yenile]
Güvenlik Kodu Üstte resimde bulunan 6 karakterli harf ve rakamları yazınız.
Üye Olmak Için Tıklayınız.













  Koca Karı ileHz.Ömer
«« Önceki Döküman  
Sonraki Döküman »»
Tarih
:
30.12.2010
Kategorisi
:
Kıssadan Hisseler
Okunma Sayısı
:
22315
Yorum Sayısı
:
0
Ekleyen
:
Site Editörü
   Okuyacağınız hikayeyi bize sahabilerin içinde en çok sayıda hadis rivayet etmiş olan İbn-i Abbas anlatmaktadır.

   Karanlık bir geceydi; soğuk ve dondurucu bir kış gecesi. Ayaz insanın iliklerine işliyordu. Halife Hz. Ömer'i görüp onunla biraz konuşmak üzere evden çıktım. Her taraf ıssız ve sessiz, bütün şehir uykularının en derin rüyalarında soluyor olmalı. Sokaklarda in cin top oynuyor.

   Yolumun ortalarına doğru önümde insan olduğunu tahmin ettiğim bir karaltı belirdi. Biraz daha yaklaşınca gerçekten insan olduğunu gördüm. Karşımdaki de verdiğim selamı almak üzere başını kaldırıp yüzünü bana çevirince hayretten şaşakaldım. Çünkü önümde benim ziyaretine koyulduğum Hz. Ömer'den başkası değildi. Gecenin bu saatinde herkes sıcak yatağında mışıl mışıl uyurken koca bir halifenin yapayalnız sokaklarda dolaşmasını bir sebebe bağlıyamıyordum.

   Üstelik bu dondurucu kış gecesinde. Merakımı yenemeyerek, hemen söze başladım; "gecenin bu saatinde yapayalnız niçin dolaşıyorsun?"

   Hz. Ömer (r.a) bana sokularak koluma girdi ve işin yoksa beraber yürüyelim diye teklif etti; "hem sana yürürken niçin yalnız başıma gezintiye çıktığımı da anlatırım" diye ilave etti. Ben "zaten sana geliyordum; biraz görüşür, sohbet ederiz diye düşünmüştüm. Madem ki böyle oldu; gezinirken konuşuruz." cevabını verdim.

   İkimiz birlikte yola koyulmuştuk; benim içim içime sığmıyor, neredeyse meraktan çatlıyordum. Bir aralık soru soran gözlerimi Halife'nin yüzüne diktim; haydi söze başla; anlat bakalım niçin ayazlı bir gecenin bu saatinde tek başına sokaklarda dolaştığını" demek istiyorum.

   Halife Hz. Ömer de zaptedilmez merakımı anlamıştı. Ama başka meselelerden konuşuyor, fakat bir türlü gecenin bu saatinde niçin dolaşmakta olduğuna lafı getirmiyordu. Birlikte gezinirken her evin kapısı önünde epeyce bir müddet dikiliyor, kulağını kapıya dayayarak içerisini dinliyordu.

   Evlerin kapılarında dikilip içerden bir ses geliyor mu, gelmiyor mu, diye dinleye dinleye sokak sokak Mekke mahallelerini dolaştık. Hiçbir tarafta çıt yoktu, herkes bölünmez uykularının salıncağında soluyordu. Belki de şu koca şehirde gecenin bu saatinde Halife Hz. ömer (r.a) ile benden başka uyanık olan tek kişi yoktu.

   Yavaş yavaş Hz. Ömer'in neden gezintiye çıktığını anlar gibi oluyordum. Anlaşılan şehir halkından herhangi birisinin bir derdi, bir sıkıntısı yüzünden uykusuz kalıp kalmadığını yakalamak istiyordu. Bu yüzden sokak köpeklerine kadar şehrin bütün canlıları sıcak yuvalarında uyurken müslümanların reisi sıfatı ile Hz. Ömer (r.a.) onlara bekçilik ediyor; onların rahatı için uykuyu kendine haram ederek sokak sokak bu ayazda dolaşıyordu.

   Bütün mahalleleri kapı kapı dolaşınca şehrin dışına çıktık. Sağda solda tek tük çadırlar vardı. Onların da kapıları önünde durup ağlama sızlama var mı diye içeriyi dinledikten sonra yolun en ucundaki bir çadıra sıra geldi.

   Diğerlerinde olduğu gibi bu çadırın kapısında da dikilerek içeriyi dinledik; birbirine karışmış durumdan ağlayan çocuk sesleri geliyordu.

   Epeyce dinledikten sonra Hz. Ömer (r.a.) kapıyı vurup selamla birlikte içeriye daldı. Evin içi karmakarışıktı. Durmadan ağlayan çocukların gözleri şişmiş; yüzleri akan yaşların çizgileri ile benek benek kararmıştı. Yaşlıca bir kadın ocağın başına oturmuş hem ateşin üzerinde kaynayan tencereyi karıştırıyor hem de halsizlikten dizinin dibine serilen minicik yavruları susturmaya çalışıyordu. Kadın da bitkin ve halsiz görünüyordu. Bu haline rağmen Hz. Ömer'in (r.a.) selamına gülümser olmasına çalıştığı bir çehre ile aldı. Anlaşılan evine gelenin Halife Ömer olduğunu bilmiyordu. Kim bilir Halife'yi tanımıyordu bile. Zate gecenin bu ilerlemiş saatinde şehir dışındaki bir çadırın kapısını Halife'nin çalacağını kim düşünebilirdi.

   Hz. Ömer (ra.) kendini tanıtamadan tatlı bir dille kadına sordu "valide bu yavrular niye böyle durmadan ağlıyor?" Kadın içini çekerek kısaca "iki günden beri açtılar da ondan" diye cevap verdi. Hz. Ömer (r.a.), "peki niye önlerine yemek koymuyorsun?" diye soracak oldu hıçkırıklar birden kadının boğazına düğümlendi. Durmadan akmaya başlayan gözyaşları arasında bize içini dökmek üzere söze başladı.

   "Oğlum" dedi Halife Ömer'e "sen şu ateşte kaynayanı yemek mi pişiyor sandın; ne gezer!.. Yavruları avutabilmek için çakıl koydum tencereye; durmadan kaynatıyorum. Pişirecek hiçbir şey yok. Bu gördüğün yavrular benim, anasız babasız yetim torunlarımdır. Oğlum, kocam ve kardeşlerimin her biri bir muharebede şehit düştüler. Evin geçimini temin edecek bir erkeğim yok. Ben de hem yaşlı ve hem de kadın halimle halim kalmadı. İşte böyle aç ve perişan kaldık.

   Soylu bir aileden varlık için büyümüş ve yokluk nedir hiç bilmemiş bir kızı olduğum için kimseye gidip halimi anlatmaya, el açıp bir şeyler dilenmeye de yüzüm tutmuyor. Her şeyi bilen yüce Allah (c.c.) bir sebebini yaratıp rızkımızı gönderinceye kadar böyle ağlayıp beklemekten başka çaremiz yok."

   Hz. Ömer (r.a.) kadın dinlerken yanmakta olan bir mumu gibi eriyor, yüzü renkten renge giriyordu. Kadının sözünü bölerek üzgün bir sesle "valide, şehirde oturan müslümanların emirine, Halife Ömer'e neden başvurup durumunu anlatmıyorsun?" diyebildi. O ana kadar kesintisiz olarak gözyaşı döken kadının derin üzüntüsü yerini anlatılmaz bir kin ve kızgınlığa bıraktı. Hiddetten kararan bakışlarını Halifeye dikerek şu sözleri söyledi.

   "Dilerim ki o Halife Ömer daha dünyada iken bulsun Ahirette de elim yakasından kopmasın." Hz. Ömer (r.a.) kekeleye kekeleye "Niçin Ömer'e böyle beddua ediyorsun valide! Onun bu işte günahı nedir?" dedi. Kadın aynı kızgınlıkla bu sözlerin cevabını yetiştirdi: "evladım!.. Ben şu ihtiyar halimle iki günden beri gece gündüz demeyip yetim avuturken o nasıl rahat yatağında uyuyabilir? O, müslümanların reisi, baş bekçisi değil mi? Bizler evvela Allah'a sonra do onun eline emanetiz. Gelip de benim halimi nasıl sormaz. Müslümanların reisi olmayı böyle kolay mı sanıyor!.."

   Hz. Ömer (r.a.) yavaş yavaş dolmaya başlayan göz pınarlarını kadından saklayarak "valide haklısın, doğru söylüyorsun; ama zavallı Halife'nin işi bir iki değil ki. Kimbilir başını kaşıyacak kadar bile boş zamanı yoktur. Hem sen gidip derdini anlatmadıktan sonra o senin halini bilmez ki, diye kadının öfkesini dindirmeye çalıştı. Fakat kadın aynı kızgınlıkla sözlerine devam etti.

   "Madem ki dertlilerin derdini zamanında haber alıp çaresine koşmayacaktı, zamanında niye Halife olmayı, müslümanların başına geçmeyi kabul etti? Böyle çürük bir mazereti hiç dinler miyim ben? Zavallının işi çokmuş!.. Nedir işi yine savaş mı? Yanında inleyenlerin sesine kulak vermez. Şehrinde açlıkla pençeleşen yavrular yaşıyor.

   Halife bunlara göz yumarak uzak diyarlardaki şehirlere gaza, gaza diyerek asker yürütmekle; gencecik delikanlılarımızın kanını yabancı topraklara akıtarak kadınları bırakmayı marifet mi sanıyor? Benim babam, amcam, dayım ve gencecik oğlum hep onun ordularında şehit düşmedi mi? Şimdi kim bilir yine nice kadın ve çocukları kocasız ve babasız bırakıp, aç ve çıplak bir sefaletin kucağına atacak. Böyle dertlerimize yeni dertler eklesin diye mi biz onu başımıza geçirdik?"

   Tam bu sırada çocuklar sözleşmişler gibi hep bir ağızdan yanık sesleri ile ağlaşmaya başladılar. Çocukların bastıran çığlıkları kadının öfkesini bir kat daha arttırdı. Ellerini havaya kaldırarak ve sesinin çıktığı kadar bağırarak sözlerine şöyle devam etti:

   "Bu evdeki canlıların göğüslerinden boşalarak yükselen inilti ve çığlıkları şimşek ve yıldırım eyleyerek Ömer kulunun başına yağdırmasını dilerim. O varsın dul bir kadınla yetim yavruların beddualarını yağmur sansın. Tez elden ona gönlümün dilediği bir bela ver de kıvranırken bizim neler çektiğimizi anlasın. Sen işini bilirsin, yüce Yaradanımız."

   Hz. Ömer (ra.) artık dayanamadı. Dolu dolu olan pınarlarından yaşlar damlamaya başladı. Herkesin durmadan gözyaşı döktüğü bu kederli evde, gözyaşlarını görmelerini istemediği için yüzünü herkesten saklamaya çalışıyordu. Artık orada oturamazdı. Hemencecik yerinden doğruldu. Bitkin bir sesle "valide haklısın sen yine avut çocuklarını ben hemen dönerim" diyerek kapıya doğruldu. Arkasından ben de yürüdüm. Dışarıya çıkınca derin bir soluk çekti ciğerlerine. Kelimenin en geniş manası ile üzgün ve bitkin idi. Yol boyunca ağzından tek kelime çıkmadı. Var gücünü kullanarak hızla yol almaya çalışıyordu. Ona yetişmekte güçlük çekiyordum. Doğruca devlet hazinesine vardık. Halife, bir un çuvalı seçerek bir yana koydu. Benim elime de bir yağ kabı tutuşturdu.

   Vakit geçirmeden koca un çuvalını sırtlanmaya koyuldu. Gözlerime inanamıyordum. Evet bu İslam Devletinin koca reisi un çuvalını sırtına almak üzere idi. Hemen yanına sokuldum; "aman ey mü'minlerin emiri!.. Ne yapıyorsun? Bari müsaade ver de çuvalı ben sırtıma alayım." Hz Ömer (r.a.) hemen sözümü keserek belki bir saatten beri ilk defa ağzını açıp şu sözleri söyledi. "hayır, ey İbn-i Abbas, sevgili dostum!... Değil yorgunluktan yere yığılsam, ölsem bile bırak; yükünü de kendi sırtında götürsün. Bu dünyada yüküne yardım etmek isteyecek öz dostlar bulabilir, fakat her koyunun kendi bacağından asılacağı Ahiret gününde kimse O'nun cezasını paylaşmayacaktır.

   Kadın doğru söylemişti. Ya vakti ile Hilafeti yüklenmemeliydim. Yüklendiğime göre idarem altındaki tek tek her ferdin huzur ve emniyetini düşünmek zorundayım."

   Sevgili dostum, Dicle kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa ilahi adalet onu Ömer'den sorar. Şu yaşlı kadın kimsesiz ve avuttuğu yavrular kimsesiz kalır; sorumlusu Ömer'dir. Bakımsızlık ve sefaletten bir ev çökse vebali Ömer'in omuzlarındadır. Talihsizlik neticesinde yere bir tek damla kan aksa o kan damlası çoşkun bir derya olup dalgaları ile Ömer'i yutar. Kırgın gönüllerin öfke şimşekleri Ömer'in başına boşalır. Bütün matemlerin gözü göze göstermez dumanlarında boğulacak olan da Ömer'den başkası değildir.

   Ömer her derdin devası, her dileğin büyük kapısı ve her lanetin ana hedefidir. Yüce Allah'ım aciz bir kul bu kadar ağır ve çeşitli mesuliyet yükünün altından nasıl kalkabilir? Ey Ömer, bu kadar yükün altına girmeyi nasıl kabul edebildin vakti ile...

   Sözünü bölüp bir parça kederini dindirmek istedim ve dedim ki; "o kadar da üzme kendini, ey mü'minlerin emiri... Halifelik yükünü sen üzerine almasan kim bu vazifeyi senin kadar titizlikle yüklenebilirdi. Sen de bütün üstün meziyet ve kabiliyetlerine rağmen nihayet bir insansın. Her yerde vakit geçirmeden kendini gösteren ve yanılmaksızın kılı kırk yaran ilahi adalete ulaşamazsın. Kullara verilen bütün merhametler bir araya getirilerek temiz gönlüne dolsa bile bütün varlıkları kanatları altına alan yaygın ilahi esirgeyicilikle yarışamazsın.

   Ey iyi yürekli Halife!... Sen şüphesiz ki bir melek değilsin, ama adalet ve merhamet kervanının ön safındaki elinde bayrak tutanlardansın. Senin bu erişilmez adaletine kıyamet günü, hem yer, hem gök hem de şu sırtındaki un çuvalı aynı zamanda da ben şahitlik edeceğiz. Şüphesiz ki en büyük şahidin de karanlık gecede kara taş üzerindeki siyah karıncaya kadar her şeyi bilen yüce Allah'ın bizzat kendisidir. Ne mutlu sana ki fani hayatını böylesine ölmez değerlerin sahibi olmak uğruna harcıyorsun. Ne mutlu biz müslümanlara ki dünyanın başka milletlerini, padişah diye kan içen canavarlar idare ederken, senin gibi ipek yürekli ve geniş görüşlü bir reisin şanlı adalet bayrağı altında gölgelenmenin tükenmez zevkini tadıyor ve bütün dünyaya karşı seninle haklı bir iftihar duyuyoruz."

   Bu sözlerim galiba Halife'nin üzgün gönlüne biraz neş'e vermişti. Ağır çuval yükü altında iki büklüm olmuş bedenine rağmen son gücünü kullanarak yokuşu soluk soluğa çıkıyordu. Damarlarındaki kanı bile donduracak kadar keskin ayaza rağmen alnından ve yüzünden akıp heybetli göğsüne süzülen terlere aldırmıyordu bile.

   Nihayet koca karının çadırına vardı ki nefes nefese içeri girip çuvalı yere bıraktı ve aynı zamanda kendisi de yere serildi; iyice bitmiş, takatinin son damlalarını kullanarak çadıra girebilmişti. Kısa bir dinlenmeden sonra askınlar gibi silkilenerek yerinden doğruldu; tencerede kaynamakta olan çakılları boşalttı. Yerine benim taşıdığım kaptan yağ koydu. Sonra eriyen yağa sırtında getirdiği çuvaldan kendi eli ile un koyarak pişirmeye koyuldu.

   Sönen ateşi kadından çalı çırpı isteyerek kendisi tutuşturdu. Böylece pişirdiği yemeği ayazda çabucak soğutarak yine kendi eli ile kurduğu sofraya koydu.

   Daha sonra anne ve baba şefkatini bile gölgede bırakacak gülümseyen bir yüz ve bal gibi bir sesle iki günden beri boğazlarından aşağıya tek lokma geçirmemiş olan öksüz yavruları yemeğe oturttu; eli tutmayanlara kendi eli ile yemek verdi.

   Günlerden beri kara yaslara gömülmüş olan çadırı bir anda sıcak bir sevincin ışıkları aydınlatmıştı. Ağlamalar susmuş, yaşlar kurumuş; öfke dinmişti. Öksüz yavruların gözleri sevinçten ışıl ışıl parlıyordu. Yaşlı kadıncağız Hz. Ömer (r.a.) sırtında un çuvalı ile içeriye girdiği andan beri şaşkınlıktan sanki dilini yutmuştu, ağzından tek bir kelime bile çıkmadı.

   Fakat karnı doyan öksüz torunlarının neşesi odayı sarınca ağır bir uykudan uyanır gibi silkindi; toplandı ve sevinç gözyaşları içinde kim olduğunu hala bilmediği Halifeye şu sözleri söyledi. "Dilerim ki yüce Allah (c.c.) tez elden seni Hz. Ömer'in Halifelik makamına oturtsun. Oraya Ömer'den çok sen yakışırsın."

   Yaşlı kadının o karşısındakini tanımadığı için söylediği bu sözlere içinden güldüm; yan gözle Ulu Halife'yi aradım; bu akşam belki ilk defa bu sözler üzerine O da aydınlık bir çehre ile gülüyordu.

   Bana yaklaşıp gidelim artık diye işaret ettikten sonra kadına döndü; "Valideciğim... Sen yarın erkenden Halifelik makamına gel; beni orada bul da sana emekli ve yetim maaşı bağlatayım. Şimdilik hoşçakal" dedikten sonra birlikte dışarı çıktı gün ağarmıştı. Müezzinin bütün mü'minleri sabah namazına çağıracak olan gür sesi nerdeyse ortalığı çınlatacaktı. Ulu halife uykusuz kalarak ve terler dökerek vazifesini yapmış insanların gönül huzuru içinde rahattı.

   Bana gelince uykusuz gecemden fazlası ile memnundum. Çok şeyler görmüş, çok şeyler işitmiştim ve çok şeyleri öğrenmiştim. Gördüklerim, işittiklerim ve öğrendiklerim bende ömür boyunca tazelik ve canlılığını yitirmeyecek izler bırakmıştı. Ümit dolu sevinçler içinde Allah Resulü'nün şu sözlerini hatırladım. "Sahabilerimin her biri tek tek gökteki yıldızlar gibidir. Hangisinin peşinden giderseniz hidayetin yolunu bulursunuz." "Ey yüce Allah Resulü!.. dedim içimden" "senin Halifen Ömer'i gördünde mi söyledin bu altın sözleri!...

   O gün kadın, öğleye doğru Halifelik makamına geldi. Ulu Halife zaten daha önce maaş bağlanması için gereken kimselere derhal emir vermişti. Kadın Hz. Ömer'i tanımıştı ama şaşkınlıktan dona kaldığı için dilini döndürüp hiçbir şey söylemiyordu. Ulu Halife onu saygı ile karşılayıp bir yere oturttuktan sonra şöyle dedi:

   "Valideceğim!.. İşin oldu. Bundan sonra hem kendi adına ve hem de şehit yavrusu öksüz torunlarının her ay emekli maaşını alacaksın. Al bakalım şu ilk maaşın" diyerek bir gümüş kesesini kadına uzattı ve "Artık Ömer'i affediyor O'na ettiğin bedduaları geri alıp hakkını bağışlıyorsun değil mi" diye sözlerini bağladı.

   Akşamdan beri olup bitenleri iyice anlıyan kadın gayet ciddi bir ifade ile Halife'ye şu son cevabı verdi; "Fakat eline bakan müslümanlara karşı
işte böyle göster adaletini ."


www.hikayearsivi.net

        Içeriği Paylaşın Butonu    
 Bu İçeriğe Yapılan Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamıştır...

  Kategorideki Diğer Dökümanlar
 Yalancı Kime Denir? 30.12.2010
 Aradaki Fark 30.12.2010
 Görev Şuuru 30.12.2010
 Gerçek Tedbir Budur 30.12.2010
1 | |2|
aaaa
 Sektör Listesi
Ağaç ve Orman Ürünleri
Akaryakıt Firmaları
Akücüler
Akvaryumcular
Alabalık Tesisleri
Alışveriş Merkezleri
Ambalajcılar
Anahtarcılar
Apart Daireler
Arçelik Bayileri
Arçelik Servisleri
Arıcılar
Asansörcüler
Av Malzemeleri
Avukatlar
Ayakkabıcılar
Baharatçılar
Baklavacılar
Balık Restoranları
Balıkçılar
Balıkesir anahtarcılar
Balıkesir arçelik servisleri
Balıkesir LG servisleri
Balıkesirdeki bayan kuaförler
Banyo Mutfak
Bayan Kuaförleri
Bebek Marketleri
Besi Çiftlikleri
Beyaz Eşyacılar
Bilgisayar & İletişim
Bilgisayar kursları
Bilgisayarcılar
Birlikler
Bisikletçiler
Bobinajcılar
Boyacılar
Brandacılar
Büfeler
Büro Makineleri
Camcılar
Çantacılar
Çelik Kapıcılar
Cep Telefoncular
Çeyizciler
Çiçekçiler
Çiğ köfteciler
Çikolatacılar
Danışmanlık
Dekorasyoncular
Demir İşleri
Dericiler
Dernekler
Dershaneler
Dinlenme Tesisleri
Diş hekimleri
Doğalgazcılar
Düğün salonları
Eğitim & Öğretim
Egzoscular
Elektrik & Elektronik
Elektrikçiler
Elektronikçiler
Emlakçılar
Endüstriyel Mutfak
Enerji & İklimlendirme
Enerji Sistemleri
Erkek Kuaförleri
Erkek Öğrenci Yurtları
Ev Tekstil Ürünleri
Fast Foodcular
Fatura Tahsilat
Fidancılar
Finans Sektörü
Firmalar
Fizik Tedavi Doktorları
Ford servisleri
Fotoğrafçılar
Fotokopiciler
Galericiler
Gelinlikçiler
Gıda
Gıda imalatçıları
Gıda Toptancıları
Giyim
Giyim & Moda
Gözlükçüler
GSM Merkezleri
Güneş Enerji Sistemleri
Güvenlik ve Alarm Sistemleri
Güzellik merkezleri
Hac Firmaları
Hac Malzemeleri
Hafriyatçılar
Halı yıkamacılar
Halıcılar
Hastaneler
Havayolları
Hazır beton
Hediyelik Ürünler
Hırdavatçılar
Hizmet
Höşmerimciler
Huzurevleri
İç Giyim
İnşaat
İnşaat Firmaları
İş Makinaları
İş takip
Isıtma soğutma sistemleri
İşitme Cihazları
İşitme Merkezleri
İstanbul Firmaları
İzmir Firmaları
Jeneratörcüler
Kadın Doğum Doktorları
Kafeler
Kalıpçılar
Kargolar
Kasaplar
Kaynakçılar
Kır bahçeleri
Kırtasiyeciler
Kitap & Kırtasiye
Kitapçılar
Kız Öğrenci Yurtları
Kocaeli firmaları
Köfteciler
Kolonyacılar
Kombiciler
Konfeksiyoncular
Kozmetikçiler
KPSS Kursları
Kreşler
Kuaförler
Kuru temizlemeciler
Kuruyemişçiler
Kuyumcular [Altın&Gümüş]
Laboratuvarlar
LG bayileri
LG servisleri
Lokanta, Restoran, Cafe
Lokantalar
Lokmacılar
LPG
Madenciler
Makina Sanayi
Mali Müşavirler
Manavlar
Manisa Firmaları
Mantıcılar
Marka Patent
Marketler
Matbaacılar
Medikalciler
Medya
Mermerciler
Metal Sanayii
Mobilya
Moteller
Motorsikletçiler
Mühendislik hizmetleri
Müzik Market
Nakliyeciler
Odun Kömürcüler
Ölçü ve Tartı Sistemleri
Opel servisleri
Organizasyon Firmaları
Oteller
Oto Boyacılar
Oto camcılar
Oto döşemeciler
Oto elektrikçiler
Oto kaportacılar
Oto kiralamacılar
Oto Kurtarıcılar
Oto Lastikçiler
Oto radyatörcüler
Oto Tamirciler
Oto Yedek Parçacılar
Oto yetkili servisler
Oto yıkamacılar
Otobüs firmaları
Otomasyon sistemleri
Otomotiv Sanayi
Oyuncakçılar
Özel Okullar
Panjurcular
Pansiyonlar
Parfümcüler
Pastaneler
Penciler
Perdeciler
Pide salonları
Pizza salonları
Psikiyatristler
Rehabiltasyon Merkezleri
Reklam & Tanıtım
Reklam Ürünleri
Reklamcılar
Resmi Kurumlar
Restoranlar
Rot balanscılar
Saatçiler
Sağlık Merkezleri
Sanat Merkezleri
Şarküteriler
Şekerciler
Serigraficiler
Şifalı Bitkiler
Sigortacılar
Simitçiler
Sinemalar
Sivil Toplum Kuruluşları
Sony servisleri
Spor giyim
Spor salonları
Spotçular
Su Arıtma Sistemleri
Su bayileri
Sürücü kursları
Süt ürünleri
Tabelacılar
Taksi Durakları
Tarım
Tarım & Hayvancılık
Tarım ilaçlama
Tarım Makinaları
Tatlıcılar
Tavukçular
Teknik Servisler
Teknik Soğutma
Temizlik firmaları
Tercüme Büroları
Terziler
Tesisatçılar
Tiyatrolar
Toptan gıdacılar
Tornacılar
Traktörcüler
Tuhafiyeciler
Tüpgaz Bayileri
Turizm, Otel & Motel
Türk Telekom Bayileri
Ulaşım & Kargo
Un Fabrikaları
Unlu Mamüller
Üretim-Makine-Metal
Uydu Sistemleri
Vakıflar
Vestel Servisleri
Veterinerler
Web Tasarım
Yabancı Dil Kursları
Yağ Fabrikaları
Yalıtım Malzemeleri
Yangın malzemeleri
Yangın Söndürme Ekipmanları
Yapı malzemeleri
Yem Fabrikaları
Yufkacılar
Yumurtacılar
Zeytinciler
Züccaciyeciler

 
 
abaragambimumbara
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Telif Hakkı Kuron Mühendislik LTD. ŞTİ.'ne Aittir. Her Hakkı Saklıdır.
FacebookLink BankasıArama ServisiSektörlerHarita ServisiKişisel GelişimAcil TelefonlarResim Galerisi


 


Markayurdu.Com adresi üzerinde bulunan fotoğraf ve bilgiler izinsiz kullanılamaz.
 

Sitede yer alan kullanıcı yorumları üyelik sözleşmesinde kabul edildiği şekilde yorum yapan üyenin şahsi düşünceleridir.
Bu sitenin alt yapısında www.markayurdu.com adına kullanım lisansı alınmış Ülke Rehberi Scripti kullanılmaktadır.