Dağcılar, yüksek bir dağın
zirvesine tırmanmak üzere, altı kişilik bir ekiple yola koyulmuşlardı.
Grubun lideri, ülkedeki bütün dağcıların aynı hedefe ulaşmak için can
attığını ve bu işin çok zor olacağını biliyordu. Bu yüzden de, zirveye
doğru yapılacak tırmanıştan önce, adamlarını dinlendirmek istedi. Dağın
orta yerinde, çobanlıkla geçinen üç beş ailenin yaşadığı bir yayla
vardı. Ve burası mola vermeye uygundu.
Dağcılar, köylüler
tarafından sevgiyle karşılandı. Hepsi de çok neşeli insanlardı. Ama
küçük bir çocuğun ayağı kırılmıştı. Yayladakiler, sabahtan akşama kadar
dik yamaçlarda dolaştıkları için bu tür kazalara alışık olduklarını
söylüyorlar ve küçük çocuğu, kendi usullerince tedavi etmek
istiyorlardı. Ama ekibin en genç üyesi, çocuğun acı çektiğini
gördüğünden dağa tırmanmaktan vazgeçti ve onu aşağıdaki kasabaya indirip
tedavi ettirmek için, ailesinden izin aldı.
Birkaç gün
sonraki gazetelerin spor sayfalarında, zirveye bayrak diken beş dağcının
boy resimleri yayınlandı. Uzun yıllar boyunca fethedilmeye çalışılan
dağda o ana kadar yirmiye yakın dağcı kaybolduğundan, bu iş gerçek bir
zafer sayılmıştı.
Dağa, tırmanan ekip, on yıl kadar sonra
tekrar buluştu. Dünyaca ünlü bir spor dergisi, o dağa çıkanları tanıtan
bir program düzenlemiş ve aynı atmosferi sağlamak amacıyla, dağın
eteklerinde yer alan bir kamp evini geçmişti. Ancak mayıs ayı içinde
oldukları halde müthiş bir tipi vardı ve dört bir yandan kurt sesleri
duyuluyordu.
Toplantıya bir çok dağcı gelmişti. Fakat ilk
fatihler, unutulmuş gibiydi. Çünkü sonraki yıllarda dağa çıkanlar,
ilkinden daha zorlu yollar seçmişler, bu yüzden de meşhur olmuşlardı.
Dağa
ilk çıkan ekip, hayatlarını ortaya koyarak yapmış oldukları bir keşfin
bu kadar çabuk unutulması karşısında üzüntüye kapılmış ve zaferlerinin
ne kadar anlamsız olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Motorlu kızaklarına
binip geldikleri yere dönmek üzere yola çıktıklarında, diz boyunu geçen
karlar arasında düşe kalka ilerleyen bir delikanlı, onların yolunu
kesti. Gruptaki dağcılar, yarı donmuş vaziyetteki misafirlerini merakla
izliyordu.
Delikanlı, ekipteki kişileri birer birer süzdükten
sonra, grubun en genç üyesinin yanına koştu ve hiçbir şey söylemeden
ona sarıldı.
Genç adam, onun vaktiyle dağdan indirdiği çocuk olduğunu anlamıştı. kendisini sevgiyle kucaklarken:
- Bu havada dışarı çıkman, tam bir çılgınlık!. dedi Donup ölebilirdin.
Delikanlı, ona tekrar sarılıp.
-
Sizi bulmak, her şeye değerdi efendim! diye gülümsedi. Çünkü siz, bir
insan kalbini fethetmeyi, bir zirveyi fethetmeden önemli görmüştünüz.