Küçük
çocuk, üç gün önce başlayan yaz tatilinin keyfini çıkartmaya çalışıyor
ve okul dönemindeki uyku saatini geçirmiş olmasına rağmen, yatağı
üzerinde oynuyordu. Baş ucundaki pencerenin hemen önünde bulunan kiraz
ağacının hafif bir meltemle sallanan dalları, gün boyunca verdikleri
yetmezmiş gibi, en tatlı meyvelerini ona doğru uzatmak için camı
tıklattığında, o dalların arkasında bir yıldız gördü. Küçük çocuk, ay
ışığının olmadığı gecelerde daha da parlayan yıldızları, dedesiyle
birlikte seyrederdi. Ama böyle güzeline ilk defa rastlıyordu.
Yatağından
doğrularak pencereye yanaştı. Yıldız sanki ona gülümsüyordu. Çocuk da
gülümserken, yıldız ona göz kırptı. O da karşılık verdi hemen.
Küçük
çocuk, yıldızı yattığı yerden de görebilmek amacıyla, yastığını ayak
ucuna koyarak pencereden dışarısını seyre koyuldu. O güler yüzlü
arkadaşının, Kutup Yıldızı gibi sabit durmadığını ve dünyanın
hareketinden ötürü bir süre sonra kaybolacağını hissediyordu. İlk önce,
bir astronot olup o yıldıza gitmek geçti içinden. Ama hemen sonra
dedesinin söyledikleri, insan ömrünün, bir yıldıza ulaşmak için çok kısa
olduğu geldi aklına. Bu durumda tek çıkar yol, bir "gökbilimci" olmak
ve gönlünü aydınlatan o yıldızı, büyük bir teleskopla izlemekti. Hatta
bu konuda kitaplar yazar ve bastıkları zemine bile bakmaya üşenen
insanları, hayalen dahi olsa, gökyüzünde seyahat ettirirdi.
Küçük
çocuk, gündüzleri hep misket oynar ve bu sırada "kaflik" adıyla
bilinen, en büyük ve en parlak misketi kullanırdı. Artık onun gözünde,
her misket bir yıldızdı. En şahane kafilik ise, kendi yıldızı...
Ertesi gece, çocuk yine cam önündeydi. Kucağında bir ansiklopedi vardı. Daha sonraki günlerde de bir sürü dergi...
Ailesi,
yaz tatili boyunca oyundan başka bir şey düşünmeden yavrularındaki
değişikliği fark etmiş ve çocuklarının "bilim adamı" olma merakı
karşısında telaşa kapılmıştı. Bütün çabalarına rağmen yüz kilonun altına
düşemeyen annesi, onun bu konudaki sihirli formülü bulan bir doktor
olmasını arzu ediyor, babası ise, en kısa yoldan para getiren bir iş
tutmasını istiyordu. Bu endişeyle oğlunu sıkıştırınca, onun kutsal
sırrını ortaya çıkardı. Ve yıldızı göstermesi için ısrar etti.
Küçük
çocuk, isteksiz adımlarla pencere önüne yanaşırken, arkadaşının gitmiş
olması için dualar ediyordu. Ama yıldız yine aynı yerdeydi.
Parmağını ona doğru uzattı.
Adam,
çocuğunu büyük hayallere, dolayısıyla da büyük hedeflere yönelten
parıltıyı gördüğünde pencereyi açtı ve beline kadar sarkıp onu
avuçladıktan sonra, çocuğuna uzatıp:
- Al bakalım harika yıldızını! dedi. Böyle saçma şeylerle de uğraşma!..
Küçük
çocuk, babasının avucuna baktığında, ara sıra yanıp sönen bir ateş
böceği ile karşılaştı. Vücudunu bir titreme kaplamış ve gezegenlerden de
öteye ulaşan hayalleri, bir anda yıkılmıştı. Babası, büyük bir keyifle
odadan ayrılırken, yatağı üzerindeki dergileri sessizce toplayarak
kitaplığa kaldırdı. Ve misketlerini çıkartıp yere boşalttı.
Misketler, her zamankinden de renksizdi. Kafilik ise sanki birden küçülmüş ve içindeki ışığı kaybetmişti.
Çocuk, onu avuçlayıp pencereden fırlattı.
Kiraz
ağacının, meyvelerini ikram etmek için gösterdiği çabalar, o günden
sonra hep sonuçsuz kaldı. Artık perdeleri hiç açılmayan odadan, ucuz
oyuncakların sesleri duyulmaktaydı.
www.hikayearsivi.net