Adam, bineceği otobüsün kalkmasına
bir saatten fazla bir süre olduğu için, terminalin yarı aydınlık
koridorlarını arşınlıyordu. Ellerini yıkamak üzere biraz ilerideki
mescide yanaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona doğru gelerek:
- Herhalde namaz kılacaksınız!. dedi. Abdest alma yerimiz de mevcuttur.
- Sen herhalde görevlisin!. diye diklendi. Ne iş yaparsın burda?
Delikanlı, köşedeki süpürgeyi gösterip:
- Temizlikçiyim efendim!. diye kekeledi. Lavabo ve tuvaleti temizliyorum.
Adam onu alaycı bir gözle süzerken:
- Ben namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım!. dedi. Bu iş size öyle yakışıyor ki!..
Temizlikçi
genç, adamın hakaretine aldırmayacak kadar olgundu. Fakat namaza karşı
yaptığı saygısızlık, canını çok sıkmıştı. Vereceği cevabı bir süre
düşündükten sonra, susmayı tercih ederek işine döndü.
Adam,
mağrur adımlarla uzaklaşırken, başının döndüğünü hissetti. Sırtından
çıkartarak koluna aldığı kaşe paltonun ağırlığını da, sanki ilk defa
fark ediyordu.
Biraz önce yediği iki porsiyon kebap, herhalde
tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini halsiz bırakmıştı. Birkaç adım daha
attığında, aniden fenalaşarak diz üstü çöktü.
Allah'tan ki
paltosu, ondan önce yere serilmiş ve yeni aldığı takım elbisenin
kirlenmesini engellemişti. Adam, çömelmiş vaziyette olmasına rağmen
fırıldak gibi dönen başını yere dayayarak bir müddet dinlendi ve
doğrulduğunda, aynı rahatsızlığı duyarak hareketini tekrarladı. Fakat,
başkaları tarafından görülmüş olmaktan endişe ediyordu. Bunun için
başını yerden kaldırıp sağa sola bakındığında, terminalin çaycısı olduğu
anlaşılan bir gençle karşılaştı.
Çaycı onu saygıyla selamlayıp:
- Allah kabul etsin bey amca!. dedi. Ama kıble biraz daha sağa doğruydu.