(Yağmur ve ark. 1991) C Vitamini, vücutta bağ dokusunun sağlam ve sıkı olmasını sağlayarak soğuk algınlığı, nezle, grip ve diğer ateşli hastalıklara karşı direncini artırır.
A ve E Vitaminleri ile birlikte antioksidan etki göstererek kanser riskini önler, ayrıca fenolik maddelerle birlikte damar cidarlarının sağlam olmasını sağlar. Sonuçta kanamaların önlenmesine yardımcı olur.
Kuşburnu meyveleri yüksek oranda birçok vitamin ve mineral madde içerirken bitkinin diğer organları ise tıbbi özelliğe sahip tanen, glikozit ve flovenitler gibi organik maddeleri önemli miktarda içermektedirler.( İlisulu 1992 )
Özellikle bitkisel gıdalarla sağlanan gıda posasıyla A, C, ve E vitaminlerine büyük işlevler yüklenmektedir. Refah toplumlarında stres, bedensel hareket yetersizliği ile birlikte işlenmiş, doğaldan uzaklaştırılmış, enerji ve protein yoğun gıdalarla beslenme başta kalp damar rahatsızlıkları olmak üzere birçok müzmin hastalığı beraberinde getirmektedir. Bu yüzden beslenmeden söz edildiği yerde mutlaka yağ ve yağlı yiyeceklerin etkilerinin azaltılması, meyve ve sebzelerin olabildiğince çok tüketilmesi önerilmektedir.
Kuşburnu ve ürünleri özellikle askorbik asit yani C vitamini ve fenolik maddelere bağlanan P vitamini faktörü ile dikkat çekmekte ve tanınmakta ve halk tarafından şifa niyetiyle tüketilmektedir. Tarih boyunca Tıbbın şifa olarak kullandığı en büyük kaynak: tabiat bitkileridir. (Anon 1992; Cemeroğlu 1992)
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından 1996 yılında ‘doğrudan basım yöntemiyle kuşburnu tozu ve C vitamini içeren tabletlerin basılabilme özelliklerinin incelenmesi’ konulu bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmayla ülkemizde, ithal edilerek satılmakta olan kuşburnu müstahzarına alternatif bir tablet formülü geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla kuşburnu bitkisinden elde edilen kuru toz ve C vitamini etken madde olarak kullanılmış,çalışma başarıyla sonuçlanmış ve kuşburnu içerikli C vitamin sandoz tabletleri üretilmiştir.
Bu meyve Hipokrat zamanında iltihaplara karşı ortaçağda kan tükürmelere, dişetleri kanamalarına karşı, böbrek, mesane, safra taşlarına, tenyaya, yılancığa, şekere yan ağrılarına, ishale karşı kullanılmıştır. Bizde de basura ateşli hastalıklara karşı kullanılmakta, dinçlik verici özelliğinden ötürü zinde kalmak için çayı içilmektedir.
Günümüzde bu meyvenin başlıca önemi içinde çok miktarda C ve P Vitamini içermesidir.
C vitamini Şayet yeteri derecede alınmazsa vücutta kifayetsizlik belirtileri başlar. Bunu da konnektif dokudaki aksaklık yapar. Zira böylelerinde intersellüler sement maddesinin normal depolanması aksar. Kanama istidadı başlar. Yaraların iyileşmesi uzar. Osteoblasiat layıkı vechile doku yapamaz. O zaman da kemik tuzları yeter derecede depolanamaz. Neticede skobüt hastalığı meydana gelir. Günümüzde bu kadar gıdasız kalınmadığı düşünülürse pratikte klinik skobütü yerine daha ziyade sub-klinik C vitamini yetersizliği görülür. Bu durumlarda ise şunlar hissedilir: Yorgunluk, kesiklik, adale ağrıları, ... Bu şikayetlere paralel olarak (ilk 40 günde) plazmadaki C Vitamini düşer. İdrardaki de azalır. Plazmadaki %0.3 mg. altına düşünce bunu lökosit ve trombositlerdeki (dokulardaki) düşüklük takip eder. Ve 30-90 gün sonra bütün kandaki sıfır olur. Bu devrede dışardan Cvitamini verilse ilk zamanda idrarda rastlanmaz. Vücut evvela dokulardaki açıklarını kapatır. İdrara bütün açıklar kapandıktan sonra geçer.
Klinik araz plazmadaki C Vitamini miktarı 0,1mg.’ın altına düşünce kendini belli eder. Preskobütük devrede kandaki Cvitamininin sıfır olduğu zamana rastlar. O zaman idrarda da sıfır olur. (Prof. Dr. Med. Tevfik E.USER’in Türk Hijyen ve Tecrübi Biyoloji Dergisi (1967) 27(1))
Kl
KUŞBURNUNUN KARACİĞERE FAYDALARI
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Doç. Dr. Hasan KILIÇGÜN Bey, 2003 yılı içinde bizimle temasa geçip Rosa rugosa türü kuşburnu meyvelerinden istedi. Bir ay sonra yine istedi. Karaciğer hastalıklarına karşı kullanılacak bir ilacı geliştirmek için kullanmışlar.
Bildirdiğine göre çok olumlu sonuçlar çıkmış ve bu çalışma Avrupa’da saygın bir tıp dergisinde yayınlanmış. Bizim meyvelerimizden elde edilecek bir ilaç insanlığa fayda sağlayacaksa bize bu mutluluk yeter. Çıkan sonucu bize göndermişler, teşekkür ediyor ve yayınlıyoruz.
İKİ KUŞBURNU TÜRÜNDEKİ ANTİOKSİDAN AKTİVİTE
Dehen SÜR-ALTINER, Hasan KILIÇGÜN Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Ana Bilim Dalı, 34668 İstanbul/Türkiye
Çalışmamızda, hem içecek, hem reçel ve marmelat, hem de yiyeceklerde katkı maddesi olarak kullanılan kuşburnunun iki türündeki antioksidan aktivitenin araştırılması amaçlandı. İki türden biri, kültürü yapılmakta olan Rosa rugosa diğeri ise yabani tür olan Rosa canina’dır. Rosa rugosa’yla ilgili olarak herhangi bir antioksidan etkinin çalışıldığı literatüre rastlanmadı. Rosa canina’yla ilgili in vitro ve ex vivo olmak üzere yalnızca iki çalışmaya rastlandı. Yaptığımız in vivo çalışmada plazmada alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST) aktiviteleri, plazma ve karaciğerde lipit peroksit düzeyleri, karaciğerde protein karbonil içeriği ve glutatyon düzeyleri ölçüldü. Çalışmada Wistar albino sıçanlardan “Kontrol I”, “Kontrol II” “Rosa rugosa” ve “Rosa canina” grupları oluşturuldu. Kontroller standart pelletle, diğer gruplar ilgili kuşburnu katılmış pelletle 3 ay beslendi. “Kontrol I” grubuna zeytinyağı diğer gruplara karbontetraklorür uygulamasından 2 saat sonra sıçanlar öldürüldü. Lipit peroksit düzeyleri tiyobarbutirik asit yöntemi (nmolMDA/ml plazma), protein oksidasyonu, karbonil yöntemi (nmol karbonil/mg protein), glutatyon düzeyi Ellman metodu (µmol GSH/g karaciğer), ALT, AST aktiviteleri kitlerle (U/L) ölçüldü. Sonuç olarak Rosa rugosa plazma ALT seviyesinde anlamlı bir düşüşe neden olurken Rosa canina hem anlamlı hem de normal seviyeye kadar inen bir düşüşe neden oldu (“Kontrol I”: 23,148±5,88 / “Kontrol II”: 44,67±4,62 / “Rosa rugosa”: 30,58±5,73 / “Rosa canina”: 24,55±5,17). İki kuşburnu türünün ALT ve AST aktivitesi üzerine etkileri de benzer şekilde gerçekleşti. Kuşburnu türleri karaciğer lipit peroksit düzeylerini anlamlı şekilde düşürüp normal değerlere kadar indirdiler. (“Kontrol I”: 121,85±16,16 / “Kontrol II”: 384,34±70,14 / “Rosa rugosa”: 124,84±26,87 / “Rosa canina”: 116,51±10,99). İki türün glutatyon düzeyine etkileri de benzer şekilde oldu. Ayrıca kuşburnu türleri protein karbonil içeriğini anlamlı şekilde düşürdü. Bu verilerin ışığında, iki türün de güçlü antioksidan aktiviteye sahip oldukları
BULGULAR
6.1. Plazma ve Karaciğerde Yapılan İncelemelerden Elde Edilen
Bulgular
Rosa rugosa’nın ALT ve AST enzim aktivitelerine etkisi değerlendirildiğinde, bu enzim aktivitelerinin “Kontrol II” grubuna göre anlamlı düşüş gösterdiği belirlendi (Tablo 6.1).
Rosa rugosa’nın karaciğer lipid peroksit ve karaciğer protein karbonil içeriğine etkisi değerlendirildiğinde “Kontrol II” grubuna göre anlamlı düşüş görüldü (Tablo 6.1).
“Rosa rugosa” grubundaki sıçanlarda karaciğer glutatyon düzeyi “Kontrol II” grubuna göre anlamlı şekilde düştü (Tablo 6.1). Rosa rugosa katılmış diyetle beslenmenin değerleri “Kontrol I” grubuna kadar indirdiği görüldü (Tablo 6.1).
Yaptığımız çalışmada ıslahı yapılmış ve endüstriyel olarak üretilen Rosa rugosa’nın ALT ve AST aktiviteleri üzerine olan etkisi “Kontrol II” grubuna göre değerlendirildiğinde anlamlı düzeyde düşüş görülmesi (Tablo 6.1) Rosa rugosa’nın karaciğer hasarı engelleyici etkisi olduğunu göstermektedir. Rosa rugosa ile bu yönde yapılmış çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak elde edilen değerler karaciğer hasarı engelleyici etkisini bildiğimiz (48, 82) kakaonun çalışmamızdaki değerlerine yakın değerlerdir.
Çalışmamızda Rosa rugosa’nın “Kontrol II” grubuna göre karaciğer lipid peroksit düzeyi üzerinde anlamlı düşüşe neden olması ve değerin “Kontrol I” grubundaki değere kadar düşmesi Rosa rugosa’nın antioksidan etkisini göstermekte ve bu etkinin güçlü bir etki olduğunu düşündürmektedir. Rosa rugosa ile bu yönde yapılmış başka bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak sonuçlar bu yöndeki etkisi bildirilmiş kakaonun (48, 51, 56) çalışmamızdaki değerlerine yakın değerlerdir (Tablo 6.1).
Elde ettiğimiz verilerde Rosa rugosa’nın plazma lipid peroksit düzeyinde “Kontrol II” grubuna göre anlamlı fark oluşturmaması (Tablo 6.1) CCl4 ile uyarılan lipid peroksidasyonunun plazmaya yansımamasına uygun olarak ona karşı oluşan antioksidan aktivitenin de çalışmamızda plazmaya yansımadığını düşündürmektedir. Çayla yapılan bir çalışmada da benzer sonuç bildirilmiştir (84).
Çalışmamızda Rosa rugosa grubunda “Kontrol II” grubuna göre protein karbonil içeriğinin anlamlı düzeyde düşmesi Rosa rugosa’nın antioksidan etkisiyle karbonil içeriğini düşürdüğünü düşündürmektedir. Rosa rugosa ile elde edilen sonuçlar çalışmamızdaki kakao ile yapılan sonuçlara yakın sonuçlardır. Rosa rugosa ile böyle bir çalışmaya rastlanmamasına karşın farklı antioksidanların karbonil içeriği üzerine benzer etkisi bildirilmiştir (43, 69, 15).
Yaptığımız çalışmada Rosa rugosa grubunda GSH düzeyinin “Kontrol II” ye göre düştüğü ve “Kontrol I” seviyesine geldiği görüldü (Tablo 6.1). Bu sonuç bize Rosa rugosa’nın da kakao gibi antioksidan etkisinden dolayı organizmayı CCl4’ün etkisine karşı koruduğunu ve buna bağlı olarak da organizmada doğal olarak bulunan GSH’ın normal düzeyinin üzerindeki miktarlarda üretilmesine gerek kalmadığını düşündürmektedir. Çayla yapılan bir çalışmada benzer sonuç bildirilmiştir (84).
İncelediğimiz kuşburnu türleri karşılaştırıldığında, Rosa canina’nın karaciğer lipid peroksit ve karaciğer karbonil düzeyleri üzerine antioksidan etkisinin Rosa rugosa’nınkine yakın olup, ALT ve AST aktiviteleri üzerine etkisinin ise Rosa rugosa’nınkinden daha güçlü olması (Tablo 6.1), Rosa canina’da |