|
Çanakkale Savaşları
ÇANAKKALE SAVAŞLARI ve Posta Pulları
Çanakkale savaşları sırasında bütün karışıklığa rağmen posta
hizmetleri devam ettirildi. 1915 yılında yeni pullar basılıp kullanıma sunuldu.
Genellikle 1892,1897,1901,1905, 1908, 1909 ,1913 ve 1914 tarihli pullar üzerine
sürsaj basılarak kullanıldı. Önceleri 1915 yılı başlarında kon lal içinde
1331(1915) altı köşe bir yıldız basıldı. Daha sonra hilal içinde ?Evlad-ı şüheda Vergisi? yazılı gene altı
köşe yıldızlı sürsajlı pulla kullanıldı. 1916 dan itibaren gene başka bir cephe
adına ?Tur-i Sina? sürsajlı pullarla birlikte 1916 Şubatına
kadar hilal içine (1331) baha sonra
(1332) tarihli fakat yıldızı beş köşe olarak çıkarıldı.
Eskilerin "Harb-i Umumi" dediği 1.Dünya savaşı
yıllarında iki buçuk milyondan fazla insanımızı askere aldık. Şehit, ağır
yaralı, ağır hasta ve esir olarak sekiz yüz binden fazla insanımızı kaybettik.
sadece Çanakkale'de 8 buçuk ayda , resmi kayıtlara göre elli yedi bin den fazla
şehit verdik. Sokaklar; birden bire yüz binlerce (rakam abartılı
değildir) perişan şehit çocuğu ile doluverdi. Devletin bunları barındırmak,
okutmak, yetiştirmek, açlık ve sefaletten kurtarmak için bir şeyler yapması
gerekiyordu. Ama sürmekte olan harp şartları her şeyi zorluyordu. Çıkarılan bir
irade ile; posta pullarına bir kuruş, tütüne ve müskirata (alkollü içecek)e
"Evlad-ı Şüheda=Şehit Çocukları Vergisi" konuldu. Toplanan paralar
mahallinde bu çocuklar için kurulan Eytam Müdüriyetlerinde toplandı çocuklara
bir şekilde sahip çıkıldı.
1916 yılından itibaren
Avusturya?da viyana devleti matbaasında bastırılan Dolmabahçe serisi adıyla
anılan pulların üzerindeki resimlerin birisi büyük bir top mermisi önün de
süngü takılmış tüfeği tutan bir Mehmetçik resmi yer alıyor. Artık doğrudan
Çanakkale savaşları pullar çıkarılmaya başlanmıştı. 1917 yılından itibaren gene
Viyana baskılı çeşitli renklerde pullar üzerinde ailesiyle ve çocuklarıyla
vedalaşan bir asker, siperde ateş eden asker, top arabası başında ateş eden
askerler, bir Çanakkale haritası üzerinde ay-yıldız , gene bir Çanakkale
haritası yanında Padişah Sultan Mehmet Reşat?ın resmi tek başına cepheye giden
bir asker görülmektedir. Bunların dışında diğer harp cephelerinden de
görüntülerin bulunduğu ?Çeşitli çöl ve vaha manzaraları, çölde yürüyüş halinde
askerler? pullarda basılmıştır.
Devlet, bu yıllarda posta pullarını propaganda amaçlı
çıkarmaktadır. Mesela ; Kanal Harekâtı" üzerine çıkarılan pullarda
"Mısır Piramitleri" görülmektedir. Yani; "buraları
bizimdi..Bizim olacak.. Hedefimiz Mısır'dan İngilizleri kovmak ve eski
topraklarımıza kavuşmak ..! " denilmek isteniyordu.
"Mescid'i Aksa önünde dikilen bir asker"
resmedilmiş pul ile; "Biz Türkler , Mescid-i Aksa'nın bekçisiyiz..! "
denilmek isteniyordu.
"Çocuklarıyla vedalaşan asker" resmedilmiş pul ile, bir bakıma
" Her şey vatan için .!" deniliyordu.
Çanakkale Savaşları; ayrı ve seri konular olarak ele alınmıştı.
zafer sonunda çıkarılan pullarda "Burasının bekçisi AY YILDIZ dır."
imajı işlendiği gibi. Çok iyi bilinen, o zamanki gazete ve dergileri süsleyen ,
siperden ateş eden askerler, üzerinde Enver Paşa'nın da olduğu ateş eden
topçular görülmektedir. (Enver Paşa, tepede ayakta tek başına dikilmektedir.)
Gazze Cephesi ile ilgili görüntülerde "Çöl Harekâtı" ,
hurma ağaçları, develer resmedilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından
sonra Çanakkale savaşlarıyla ilgili ilk pul 1955 de Çanakkale zaferinin 40,
yılı hatırası olarak çıkarıldı. 15 kuruşluk olanında yeşil-bronz renkte
üzerinde boğazı ve Gelibolu yarımadasının kuşbakışı resmi bulunuyor. 20
kuruşluk olanında kahverengi renkte top mermisi kaldıran Havranlı koca Seyit?in
resmi var.30 kuruşluk pulda mavi gri renkte Nusret Mayın Gemisi fotoğrafı 60
kuruşluk pulda zeytini renkte Atatürk?ün Çanakkale savaşlarındaki fotoğrafı yer
alıyor.
1965 yılında Çanakkale
savaşlarını 50, yılı hatırası olarak bir pul serisi daha çıkartıldı. Çok renkli
olan bu üçlü pul serisinde 50+10 kuruş olanının üzerinde Çanakkale boğazı ve
üzerinde bir zafer çelengi, 90+10 kuruşlu pulun üzerinde Mehmet Çavuş abidesi
önünde süngü takmış ve selam durmuş üç millete mensup ? Türk , İngiliz, Fransız
? askerleri bulunuyor.
130+10 kuruşluk pulun
üzerinde Türk bayrağı ve Çanakkale şehitleri abidesi yer alıyor
Çanakkale savaşlarıyla
doğrudan ilgili olarak çıkarılmasa da Atatürk?ün 50, ölüm yılı için özel blok
pulun sol yanın da en üstte Atatürk?ün
?siperde düşmanı incelerken? çekilmiş çok ünlü fotoğrafı yer alıyor.
1990 da ?18 Mart
Çanakkale savaşları ? pulu olarak 100 liralık tek bir pul çıkarılmış çok renkli
olan bu pulun üzerinde çiçekler arasında Çanakkale abidesi üzerinde de bir
bulut şeklinde gagasında zeytin dalı bulunan bir kuş sureti bulunuyordu.
1998 yılında Çanakkale
savaşları serisi içinde
125,000liralık iki pul çıkarıldı. Yeni
Zellanda Posta Lmt. Şti. ile anlaşılarak onların bu savaşlar anısına çıkardığı
bu iki pul aynen Türk postaları tarafından da bastırıldı. Pullardan birinin
üzeride yabancı bir yaralı asker (Anzak) kucağına almış taşıyan bir Mehmet,
diğerinde babalarını bekleyen iki çocuk ve bir kadın resmedilmiş
Yaralıyı taşıyan Mehmet
hikayesi Fransız Generali Guro tarafın dan da anlatılmıştır.
1, Dünya savaşı yıllarında Hilal-i Ahmer
Cemiyeti ( KIZILAY ) tarafından da
yardım pulları çıkarılmıştır. Pulların
üzerinde sırtında yaralı taşıyan şapkasında Kızılay olan görevli bir asker ,
yaralıya ilaç içiren bir hemşire , bir Kızılay gemisi, sedyede yaralı taşıyan
bir Kızılay askeri ,at üzerinde yaralı taşıyan bir asker Kızılay ve Türk bayrakları, tek bir
hemşire, tek bir sıhhîye askeri , kar içinde giden Kızılay arabaları , deve
üzerinde kurulmuş çadırda taşınan yaralılar ,Kızılay gemisi ve Alman , Türk,
Avusturalya Kızılay ve Kızılhaç görevlileri ayrıca Süleymaniye camii üzerinde
Kızılay resmi bulunuyordu.
EVLAD-I ŞÜHEDA VERGİSİ
PULLARI
Seferberlikle beraber, "Harb-i Umumi" dediğimiz 1. Dünya
Savaşı yıllarında iki buçuk milyon genç silah altına alındı. Dört uzun harp
yılı süresince bunların 800.000 den fazlasını kaybettik. Sokaklarımız birden
babalarını harp meydanlarında, vatan savunmasında kaybetmiş yüz binlerce
yoksul, aç ve çaresiz çocukla doldu. Devletin bunlara sahip çıkması
gerekiyordu.
Ülkenin hemen hemen her şehir ve kasabasının sokaklarında
binlercesi görünen bu gibi çocukların, barındırılması, beslenmesi,
giydirilmesi, eğitilmesi gerekiyordu. Çünkü babaları devletin dört bir
yakasında vatan hizmeti için savaşırken, Hicaz'da, Gazze'de, Suriye'de, Irak'ta
çöllerde kum yığınları içinde kavrularak , Kafkasya'da, Sarıkamış'ta dağlarda
kar çukurlarında donarak , Çanakkale'de çelik yağmuru altında kan dökerek can
verirken istedikleri tek şey; devletin yavrularına sahip çıkmasıydı.
Genç nüfus askere alındığından ülkede üretim durmuş, üstelik harp
yılları boyunca askerdeki nüfus durmadan elde avuçta ne varsa tüketmişti.
Devletin elinde bulunan birikim de sadece asker için harcanıyor, devletin
bekası için cephelere gönderiliyordu.
Bu durumda devlet tekelinde bulunan bazı hizmetlerden ayrı bir
vergi alınması, bu vergiden elde edilen gelirin de şehit çocuklarına (Evlad-ı
şüheda) harcanması kararlaştırıldı. Bu konuda yayınlanan "İRADE" ile
"Memalik-i Âli Osman" da bütün posta hizmetlerine ek bir vergi
getirildi ve bu vergi sürsajlı pullarla alındı.
Bu bir çözümdü. İşe de yaradı.. Kısa sürede bu çocuklar yurtlarda,
okullarda toplandı, eğitildi ve Devlete hayırlı fertler olarak yetiştirildi.
Aslında, Çocuk Esirgeme Kurumu?nun kuruluşu her ne kadar farklı bir şekilde
anılıyorsa da, Enver Paşa?nın önerisiyle toplanan bu gibi mali kaynaklarla,
?Evlâd-ı Şüheda?(Şehit Çocukları) nın bakımları ve yetiştirilmeleri için
hazırlandı.
CAMA YAPIŞTIRILMIŞ BİR PULUN HİKÂYESİ
1954 de
ilkokul ikinci sınıftayken babamın memuriyeti dolayısıyla Sındırgı?dan
Balıkesir?e gelmiştik..
Babam daha önce, bir evin üst katını bize kiralamıştı. Alt
katta ev sahibi yaşlı bir kadın oturuyordu. Aksi ve huysuz bir hanımdı. Biz
çocuktuk. Oynarken gürültü yaptık mı bize bağırır, çekişir dururdu.
Kısa süre içinde nenenin hayatını öğrendik. 16 yaşında
evlenmiş, kısa bir süre evli kalmış, seferberlikte eşi ihtiyat zabiti (yedek
subay) olarak askere alınıp Çanakkale?ye gönderilmiş. Ve eşi Çanakkale?de şehit
olmuştu. Kocasının eşyalarının hepsini saklamıştı. Hatta ara sıra çıkarır bize
de gösterirdi.
Eşinin Çanakkale?den yolladığı mektupları ve bu mektupların
birinin zarfından düşen bir pulu evinin içeriye bakan pencerelerine yapıştırmıştı. Hatta o zamanlar bende pul
biriktirme merakı başlamıştı. Cama yapışık pulu yırtıp almak istemiştim.
Nene bana müthiş kızmıştı.
Kim bilir neler yazıyordu o mektuplarda? Ama nene her sabah
namazdan sonra her mektubu ayrı ayrı okur, her mektubu okuduktan sonra şehit
kocasına fatihalar okur, günlük işlerine başlamadan önce de bir gün önce
bıraktığı yerden başlayarak kocasının ruhuna hatim indirmeye çalışırdı.
Nenenin ziyaretçileri çok olurdu. Kocaları, oğulları
Çanakkale?de ve diğer cephelerde şehit olan hanımlar gelir bitmez tükenmez
dualarla, hatimlerle onları anarlardı. "Yakmacılık"
denilen bir usul ile çıbanları iyileştirir, geçimini böyle sağlardı.
Geleni gideni çok olmasına rağmen Şemsi Nene, hiç sokağa
çıkmazdı.
?Nasıl çıkarım..? Nasıl çıkarım..? Kocam
Çanakkale?ye giderken ellerimi tuttu, gözlerimin içine bakarak
?Karıcığım.. Gençsin.. Güzelsin.. Gözüm arkada kalmasın.. Ne olur söz ve
bana!.. Ben gelinceye kadar sokağa
çıkma? dedi. İşte orda, şu kapının arkasında ona söz verdim. Nasıl
çıkarım sokağa..? Ona söz verdim.. Nasıl çıkabilirim...? "
İşlerini, alışverişlerini hep akrabaları ve komşuları
yapıyordu. Çünkü söz vermişti. Sokağa çıkamazdı.
Onun köşede, küçük tek bir pencere ile koridora bakan
merdivenin dibinde karanlık bir odası vardı.
Bir akşam üstü babamla eve çıkarken Nene?yi o odanın
köşesinde bir gelinlik giymiş, ayakta, ellerini göğsüne kavuşturmuş karanlıkta
beklerken gördük. Boynunda iri taneli uzun inci bir gerdanlık vardı.
Babam şaka olsun diye takıldı. ?Nene hayrola, bugün pek
süslüsün ya.. Ne var.. Bir şey mi oldu??
Nene gözlerini yerden ayırmadan kısık, çok derinlerden gelen
bir sesle cevap verdi:
?Oğlum ben bugün evlendim. Bak, kocam yüz görümlüğümü de
taktı.. kocamı bekliyorum..?
Babam hiçbir şey demeden gözlerinde yaşlarla kaçarmış gibi
yukarı çıktı. Neneyi orada bütün gece o yalnızlığıyla baş başa bıraktık.
Gürültü olur diye bizi erken yatırdılar. Soba bile yakmadık.
Ertesi gün günlük hayat eskisi gibi devam etti. Öğrendik ki
hayatı boyunca her yıl evlendikleri gün Nene süslenip hep kocasını beklermiş.
Nenenin hiç çıkmadığı evden yıllar sonra cenazesi çıktı.
Nenenin gizli gizli, fısıldar gibi kendi kendine söylediği bir mani
vardı:
"Esme
rüzgar kal artık
Gözüm yaşı sel artık
Çanakkale?de kaldın
Çok bekletme gel artık"
Bir sabah çok erken okula giderken, nenenin cama yapıştırdığı o pulu
gizlice öperken gördüm.. O pul , onun için dünyanın en kıymetli puluydu...
Çünkü o zarfın üzerine
yapıştırırken pula şehidinin dudakları
değmişti...
Bu İçeriğe Yapılan Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamıştır...
Yazara Ait Diğer Yazılar
|
aaaa
Sektör Listesi
En Popüler Firmalar
|